Çocukluk Döneminde Görülen Yalan Davranışı
Gelişim dönemlerine göre çocuklar hayal ve gerçeği iyi bir şekilde algılayamayabilirler. Sihirden, uçan arabalardan bahseden çocukların hayal gücünün tüm sınırlarını zorladıkları bu dönemlerde yetişkinler ile “gerçeklik” algıları birbirinden çok farklıdır. Oyuncağının konuştuğunu söyleyen, cansız nesnelere canlılık özellikleri atfeden çocuk; aslında gerçekliğini, kendi algı biçimiyle ifade etmektedir. 2-5 yaş arasında neden-sonuç ilişkisini kurmaya başladıkları dönemde çocukların sonucunu bildikleri bir durum karşısında kendilerini korumak için basit bir şekilde “yapmadım, dokunmadım, yemedim” gibi gerçekte yapılmamış ama bir yetişkin tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek durumlara başvurabilirler. Bu duruma başvurmalarının sebepleri arasında kendilerini koruma içgüdüleri, davranışı hatırlamamaları gibi durumlar olabilir. Bu gibi durumlarda “ben şu yüzden böyle olmadığını düşünüyorum, bunu birlikte konuşabiliriz” diyerek sakin bir şekilde yaklaşmak çok önemlidir. Çocuğunuza yaklaşımınız ve ses tonunuz tehditkar olursa bu durum çocuğunuzu korkutacağı için direkt olarak savunma mekanizmasına geçip yalana başvuracaktır. Ebeveynin durum karşısında aşırı üzüleceğinden endişelenen çocuklar gerçek olan bir durumu söylememeyi tercih edebilirler. Çocukları yalana iten durum, ebeveynlerin yanlış tutumları ve yalan söylendiğine tanık olmasıdır. “Parka gideceğiz” diyerek evden çıkartılan çocuk doktora götürülürse kızar ve güveni azalır. Anne ve babalar yalanlarına farkında olmadan çocuklarını dahil eder. Bu durum sonucunda yalan alışkanlık haline gelip, normal bir davranış olarak benimsenir. Bir diğer yalan türü ise fazla baskı ve çocuğa müdahalede bulunan aile türlerinde görülür. Otoriter ve ceza yöntemine başvuran aile yapısı karşısında çocuk kendini kontrol edebildiği, özgürlük alanı olarak yalanı kullanabilir. Çocuk karşı tarafa doğruluğundan emin olunmayan şeyler söylediğinde kendini güçlü hisseder ve bu gücü devamlı kullanmaya başlar. Baskıcı tutumun bir başka getirisi olarak da çocukta farklı olma çabası görülebilir. Aynı olmak, tek beyin olmak gibi değil de sırf farklı olmak için bu yola başvurabilir. Örneğin “ben onu çoktan yaptım, bu hafta yirmi kitap bitirdim” gibi aslında yapmadığı ve gerçekliği olmayan şeyler söyleyebilir. Yalan konusunda çocukların gözünden baktığımızda sonu genellikle kendini ve karşısındakini koruma konusuna dayanır. Bu açıdan bakıp yorumlamak onlara bu tarz bir durum karşısında ki yaklaşımımızı daha olumlu kılacaktır. Bu yazılan yalan türlerinden daha farklı ve kronikleşmiş bir yalan durumu varsa iletişimde ciddi sıkıntılar mevcut diyebiliriz. Aile içi dinamiklerin ve iletişimin bu bağlamda tekrardan gözden geçirilmesi çok önemlidir. Çocuğun söylediği yalanı devamlı uygunsuz bir davranış olarak hatırlatmak ve itiraf etmesi için zorlanmak yeni yalanlara neden olabilir. “Görüyorum ki bana olmayan şeyleri söylüyorsun, seni her zaman dinlerim, seni anlamaya çalışıyorum bazen benim duymamdan hoşlanmayacağın şeyler olabilir ama önemli olan bunları konuşabilmek, ben bunun için buradayım” gibi tutarlı ve inanarak bir yetişkin tarzıyla yaklaşmak çocukta görülen yalan davranışını azaltır ve ortadan kaldırır. Okul Psikoloğu Gizem Gürbey